1 Temmuz 2019 Pazartesi

SON


SON

1
SONDAN ÖNCE BİR FIKRA:
BAŞKAN BABA
Kahraman intikam almak istediği Başkan Babaya en sevdiği 10 kişiyi sondan başlayarak öldüreceğine yemin ettiğini açıklar medya aracılığıyla.
Korumalar artırılır.
Karadeniz’de bir balıkçı öldürülür.
Başkan açıklama yapar. Dert ortağıymış. Arada gidermiş. Vicdanıymış. Hüngür hüngürmüş. Bazen azar bile işitmiş.
9… 8… 7… 6…
Her şeyin ciddiye alınması gerektiği çoktan anlaşılmış: Bir panik havası. Bir mutluluk ya da rahatlama havası da var.
5. sırada başkanın karısı öldürülür…
Karını senden kurtardım. Kahramanın açıklaması budur.
4. sırada oğlu öldürülür, onun yolunda gitmiş ve yaşını almış oğlu.
Merak etme, diye mesaj yayımlar kahraman; diğer çocuklarını sevdiğine inanıyorum ama bu olanlardan ders alıp kendilerini senin sevginden kurtaracaklarını, öbür dünyadan onlara baktığında hakkını helal etmeyeceğin bir aşamaya geleceklerine inanıyorum…
3. sırada başkanın metresi öldürülür…
Tüm ülke yıllarca karısını aldattığı haberleriyle çalkalanır.
“Çok mutluyum. Beni daha çok sevdiğini biliyordum. Ölüm umurumda değil.”
Metresin bıraktığı not budur.
Artık başkanı destekleyenler çok azınlıktadır… Ama düşüncelerine ve yapacaklarına olan inancın sarsılmasından mıdır, yoksa yaşayacağına olan inancın sarsılmasından mı, belli değildir… Çoğu da zaten bizi sevmiyormuş, şunun şurasında kaç kişi kaldı öldürülecek diye yüz çevirir…
2. olarak başkan öldürülür…
Allah Allah…
Kendisini sevmiyordu ki diye açıklar bunu Kahraman medyaya; vicdanını benden önce o öldürmüştü…
Vicdan, televizyona çıkar: Yaşlı balıkçı… Ölmemiş…
Kahramanın başta ona geldiğini anlatır: İçtik konuştuk. Bir şeyler sezmiştim. Başkanla iyi anlaşıyorsunuz dedi… Onu epey rahatlatıyordunuz dedi. Öldürmeyeceğini bilmediğimden rahattım: Ama başkan beni hiç rahatlatmıyordu dedim, yüzüne de söyledim: Yeğenim şunları yapma, yanlış yapıyorsun bak, dediğini görürüz yaşlı balıkçının, Başkana.
Başkan sinirli: Fazla ileri gidiyorsun, ben bu ülkenin Başkan Babasıyım. Yüzde elli benim arkamda…
Siktim git lan demiştir balıkçı, bir daha da gelme. Yemişim senin başkanlığını da, babalığını da, arkanı da… Kaldı mı lan başka değer yerin?
Ayağa kalkıp köpürmüş bir halde arkasındaki korumaya bakmıştır Başkan.
Yolluk vereyim mi bir tane şurdan diye de eklemiştir yaşlı balıkçı, bacak arasını tutarak…
Sinirlerine hakim olmuştur Başkan, gidip siktirmiştir…

Bunu öğrenince zaten kanı kaynadı da öldürmedi beni, öldü süsü verdi, sus payı olarak da onun kellesini sundu; her şey öyle başladı…
Kim o?
Kendini öldürecek son olarak. Başkan her şeyden çok onu düşünüyormuş son zamanlarında, aşk gibi bir şeymiş.
Kahraman kadın mı yoksa?
Niye gay olduğunu düşünmüyorsunuz…
O kim?
O kim? der yaşlı balıkçı… Ben nerden bileyim. Yüzü maskeliydi…

Başka bir ölüm gerçekleşmez gerçekten de…
Kahramanın kim olduğu bulunamaz… 1 hafta içinde tüm dünyada intihar eden 600’e yakın kişiden biri olup olmadığı da anlaşılamaz…

Yaşlı balıkçı mıydı acaba…

Başlatmayın şimdi, der yaşlı balıkçı… Ben eski toprağım. 10 dersem 10’u bulmadan toprağı bulmam… Başlatmayın tekrar…
Hem der, 10 kişiyi bulamadıysa suç onda mı? En sevdiği 10 kişiyi öldüreceğim dediğinde, vücudunun değişik yerleriyle kalbine ve beynine 10 kurşun sıkmasının yeteceğini söylemiştim…



2
SON:
DÜNYALIĞIMI YAPTIM
                                              
-Kitap okumayı neden bıraktınız?
-Yazarları sakınmak için; artık onlardan hiçbir şey almıyor ama onlara devamlı verip veriştiriyordum.

Böylece yaşadığım hemen her şeyi tek bir kitapta toplamış bulunuyorum. Dünyalığım… (Yazdığım birkaç öykü ve deneme kitabı da var ayrı bir yerde. Onları da bu kitaba almayı denedim, ama olmuyordu. Ayrıca okunabilir.) Yazarlıktan emekliye ayrılmak, demeyelim ama daha çok editörlük yapmak daha doğru olacak bundan sonra, tabii ki sadece kendi kitaplarıma, artık kitap almayı da bitirmiş bulunuyorum, okursam da sadece kendi cümlelerimi tetiklesin diye, bana bir cümle yazdıracak kitabın 40 sayfa niye kölesi olayım… Kütüphanemdekileri de, ki artık buna kütüphane denirse, 6 ya da 7’ye indirdim; mahşerin 7 altılısı...
Tüm yazacaklarımı, temelini, yazdım, ölebilirim bile; uzun ve huzurlu yaşamın sırrı bu mu acaba…




3
SONDAN SONRA:
BİR RÜYA

-Düşmanın geri çekildiği falan yok, taarruz edemem diyor.
-Emri doğrudan takım komutanlarına ver, Paşa ordusunun peşine takılsın. (Mustafa Kemal)


Her sabah aynı rüyadan uyanıyorum, bunamışım ve hiçbir şey hatırlamıyorum… Kahvemi yapıp masama geçiyorum, ve yazmaya dün akşam kaldığım yerden devam ediyorum; rüyalarımda bunamışım da gerçek hayatımı mı yazıyorum, gerçek hayatta bunak bir ihtiyar olarak rüyalarımı mı yazıyorum bilmiyorum; buldum da bunuyorum.
O günlerin birinde şöyle bir şey oluyor…
Ama önce şu mektubu -eskilerde yazılmış- buraya almam lazım:

ÖBÜR DÜNYA
Gel de inanma.
Sanırım yapacak tek bir şeyiniz kaldı kayda değer olarak.
Ölmek...
Gerçekleri yaşarken anlayamayacağınıza artık emin oldum; gönderdiğiniz o hakaretlerle dolu mektup son şansınızdı...
Öleceksiniz... Bunu bilmek için Tanrı olmak gerekmiyor...
Ama ben Tanrı’yım! Bunu anlamadınız değil mi?
İşte bunun için bir an önce ölmeniz iyi olacak. Bir an önce Tanrı’nın yanına gitmelisiniz. Çünkü dünyada, yaşarken kimse, hiçbir insanoğlu size laf anlatamaz. Tanrı’nın görevlendirdiği ben bile beceremedim bunu baksanıza... Bir an önce ölmelisiniz. Bir an önce gerçeklerle buluşmalısınız çünkü... Ölümden kötü yaşamlar var!
Tanrı’nın yanına gittiğinizde ne olacağını size söyleyeyim. Benim, içimdeki gururu, büyüklenmemi sizin elinizi kolunuzu hak ettiğiniz kadar hak ettiğimi anlayacaksınız. “Senden büyük Allah var.” diyorsunuz. Benden büyük bir Tanrı’nın olmadığını anlayacaksınız. Benden büyük bir babanın, benden büyük bir insanın, benden büyük kimsenin olmadığını anlayacaksınız. En büyüğün BEN olduğumu anlayacaksınız. Ve Tanrı’nın da benimle aynı fikirde olduğunu göreceksiniz...
Bunun nasıl olacağını da söyleyeyim hatta. Tanrı bir gün yanınıza gelecek, kolunu omzunuza dayayacak, siz yeryüzüne doğru bakmakta olacaksınız o sırada. Orada, yukarıda, yeni olduğunuzdan daha, her şeyi tam olarak kavramış olmadığınızdan size açıklamaya çalışacak Tanrı. Bak, diyecek, şurada yaşarken, iki bedenken, birbirine bu kadar yakın iki insanken tanımadığın, anlamaya çalışmadığın insan senin oğlundu. Senden olmuştu ama senin değildi. Sen öyle sandın. Malın, erin, işçin sandın. Halbuki bak... Şu insana bak, insan olmayı bile beceremediğini düşündüğün şu insana... Ona kim sahip olabilir? O en üst insanlık aşamasına ulaşmaya çalışıyor. Ona hangi canlı söz geçirebilir? Tanrı olduğunu bilen, BEN olduğunu bilen şu insana bak. Kim onun bana, senden daha yakın olmadığını söyleyebilir? Ama sen söylemeye cesaret ettin... Bu da sana verdiğim hayatı yaşama tarzın. Bu hayatında gerçekleri görmen için sana bir fırsat verdim, oğlunu verdim sana... O beğenmediğin, asi ilan ettiğin oğlunu... Onu kibirlilikle suçladın! Ne için? Sadece sana uymadığı için. Sen ona uymadığın için kibirli olduğunu bir an bile düşündün mü? Yoluna çıkardığım işareti anlamak için bir an düşündün mü? Oğlunu dinlemeyi reddettiğinde, beni dinlemeyi reddettiğini bir an düşündün mü? Oğlunun Tanrın olabileceğini bir an düşündün mü?
Bunları söyleyecek size ve siz şaşırarak dönüp bakacaksınız ona.
Benim Tanrı olduğumu söyleyene bakacaksınız.
Ve benim Tanrı olduğumu söyleyenin, BEN olduğumu göreceksiniz...
Çünkü insan öldüğünde en sevdiğiyle ya da/yani en nefret ettiğiyle buluşur, Tanrı diye.
Ama siz yine inanmayacaksınız.
Oğlunuza inanmayacaksınız.
Tanrınıza inanmayacaksınız.
Ölmeniz bile bir işe yaramayacak...
O zaman... Size daha çoook uzun ömürler diliyorum. Ve ben çekiliyorum.
Yapabileceklerim buraya kadardı…
Tanrı’ya emanetsiniz...

(Gönderilmedi)

RA
İşte o günlerin birinde şöyle bir şey oluyor:
Haber geliyor bu babadan, rüyama girmiş, gelsene diyor. Siktir çekip kovuyorum embesili.
Rüya zihinsel etkinliğin en alt düzeyi olduğundan yakışmış ona aslında ama uykumu bölmesine izin veremem; rüyalarını yazan yazarlar var, düşünün; adam gibi yazsa rüya görmeyecek; kırların sessizliği demek gibi uykuda rüya görmek, sessizliği söylememelisin, rüyana girmemelisin; erotik rüyalar hariç, ama erorikse rüyan, gör tabii, ve işine yarasın, uyan yani…
Sonra uykuma giriyor sülalesini siktiğimin, görmüyorum, ölü gibi dolaşıyor öyle idiot.
Bu kendi rüyası olmalı. Neye doyamadıysa hâlâ... Öbür dünyanın bir öbür dünyası olduğunu mu sanıyor yoksa.
Baktım rahatsız etmeye devam edecek, tamam diyorum gel siktir, bir fantezim vardı bari onu gerçekleştir; hayalet kılığında beliriyor kuş.
Bir iyi bir kötü haberim var diyor, iyi haber şu, cennetteyim…
Ama vicdan azabı çekiyorsun.
Nereden biliyorsun!
Ben yazmıştım cühela…
Rüyamda gördüm diye hatırlıyordum.
Olduktan sonra her şeyi, palavra kadavra, rüyasını görmüştüm zaten diye hatırlardın bilmez miyim, rüya geyiği.
Demek sen yazmıştın… Tabii okumamıştım.
Ne okuyacağım senin kitabını demiştin ya, Avanak Ra.

“Cehennem bu tarafta
öbür tarafta sadece cennet
ve cennette vicdan azabı çekmek.
Cehenneme ne gerek…”

Konuşmama izin verir misin?
Yaşarken de hep konuşur da konuşur ve bunu derdin, ölümle bile değişmeyeceksen densiz öküz…
Allah muradımı verdi…
Sakla muradı gelir zamanı…
Kadınlara asılayım bari dedim, genç ve yakışıklı halimdeyim, siktir lan musti dediler bana, herkese bey deniyor, bana musti aşağı musti yukarı… Bir de faktır.
E bu haktır, vicdan azabının yanında mastürbasyon çek bari.
Onu da çekemiyorum, beceremiyorum. Gelmiyor.
Bu kadarını ben bile düşünememiştim… Oysa cennet öyle bir yer olmalı ki, güzel bir cins geçiyor bakıyorsun, senin olsa istemiyorsun... Güzel bir his geçiyor.
Herkese her şey bedava, bana paralı, 9-6 iş var, saçma bir memurluk, mesaiye de öyle çok kalıyorum ki. Ay sonu zor.
Sen seversin çalışmayı parayı.
Sen diyordun ya, bilgelik her zaman yaşla gelmez, bazen yaş tek başına çıkıp gelebilir.
O başkasının lafıydı.
Artık her laf senin.
İğreti Öğreti’ye bağlandı bak bu.
Atla gelsene yanıma.
Dileğin de Muradın da bu yani, tırışkadan padişah… Kahraman komutanı da okumadın tabii sen… Rakip ülkenin komutanı füzeleri ateşledi, ben de aynını yapayım diye düşünmeyen ve hayatlarını kurtardığı rakip ülke halkı tarafından baş tacı edilen komutan. Füzeleri ateşleyen de gizlice kaçmak zorunda kalır, yani ülkenin hakiki komutanı, hakiki ama öz değil... Çekil git hareketi yapardın bana, hadi şimdi sen huzurumdan çekil git, sığ sularına, memuriyetine... Tanrı gördü insanlığımı, insan görmüyor. Göstericem ben onlara... Bilinçdışı fantezilerinden birini gerçekleştirmişsen artık iyileşemezsin demişti biri; evet: doğdum, diye ters çevirmiştim yine mantığını...

SON



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder